Yazarın seçtiği herhangi bir konuda kesin yargılara varmadan, samimi bir üslupla, kendi kendine konuşuyormuş gibi yazdığı yazılara deneme denir. Denemelerde yazar kendi istediği bir konuyla ilgili herhangi bir kural olmaksızın serbest bir şekilde düşüncelerini yazıya döker. Çok uzun olmayan kısa yazılardır.
Deneme Yazısı Özellikleri
- Yazar kendi istediği bir konuyu seçmekte özgürdür.
- Yazarın yazdığı konuda fikrini kanıtlaması(ispatlaması) gerekmez.
- Denemelerin inandırıcılığını yazarın samimi üslubu belirler.
- Denemeler öznel yazılardır.
- Yazarının genel kültürü gelişmiş kişiler olmalıdır ancak bir alanda uzmanlaşması gerekmez.
- Toplumu ilgilendiren her konu deneme konusu olabilir.
- Denemeler çok uzun olmayan yazılardır.
- Türk edebiyatında Serveti Funun döneminde ortaya çıkmıştır. Ancak Cumhuriyet döneminde deneme daha da önem kazanır.
Deneme Yazısı Tarihçesi
- Dünya Edebiyatında Deneme
İlk deneme örneği 16. Yüzyılda ortaya çıkmıştır. İlk deneme örneğini yazan Fransız yazar Montaigne’dir ve deneme yazısının öncüsü olmuştur. Yazısının adı Essais (Deneme) dır. Daha sonra deneme türünde eser veren yazarlar Francis Bacon, Voltaire, J.J Roussesau, Anatole France örnek olarak gösterilebilir.
- Türk Edebiyatında Deneme
Türk edebiyatında deneme Tanzimat döneminden sonra Serveti Funun döneminde ortaya çıkmıştır. Ancak etkin olarak deneme türünde yazıya başlanılması Cumhuriyet döneminde başlar. Türk edebiyatında deneme türünde eser veren yazarlarımız; Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Mehmet Kaplan, Salah Birsel, Nurettin Topçu, Sabahattin Eyüboğlu örnek olarak gösterilebilir.
Deneme Yazısı Örneği
Arama Sevgisi
Demokritos sofrasına gelen incirleri yerken bir bal kokusu almış ve hemen bir araştırmadır başlamış kafasında, o güne dek incirlerinden almadığı bu koku nerden gelebilir diye. Merakını gidermek için kalkmış sofradan, incirlerin toplandığı yeri görmeye gitmek istemiş.
Sofradan niçin kalktığını duyan hizmetçi kadın gülmüş: Boşuna zaman kaybetmeyin, demiş; incirleri bal çanağına koymuştum toplarken. Demokritos’un canı sıkılmış bu araştırma fırsatını kaçırdığı, bir merak konusu elinden alındığı için. Hadi be sen de, demiş hizmetçi kadına, keyfimi kaçırdın; ama ben yine de bal kokusu incirde kendiliğinden varmış gibi nedenini araştıracağım. Böyle demiş ve yanlış, kendi varsaydığı bir etkiye doğrunedenlerbulmaktan geri kalmamış. Ünlü ve büyük bir filozofun bu hikâyesi, sonunda bir kazanç umudu olmaksızın, bizi seve seve bir şeylerin ardına düşüren araştırma tutkumuzu apaçık anlatıyor. Plutarkhos’un anlattığı buna benzer bir örnekte de adamın biri arama zevkini yitirmemek için kuşkulandığı gerçeğin kendisine söylenmesini istemez: Kana kana su içme zevkini yitirmemek için hekimin kendisini sıtmadan kurtarmasını istemeyen hasta gibi.
Tıpkı bunun gibi, ruhun her türlü beslenişinde zevk çok kez tek başınadır, hoşumuza giden her şey besleyici ya da sağlığa yararlı değildir. Düşüncemizin bilimden aldığı da, ne karın doyurduğu, ne de sağlık getirdiği halde hazdır yine de.
Her şeyin bir adı bir de kendisi vardır. Ad, nesneyi gösteren, arılatan bir sestir ad, nesnenin, özün bir parçası değildir; nesneye eklenen yabancı, nesne dışı bir takıntıdır.
Montaigne (Denemeler eserinden)